“Bu Suça Ortak Olmayacağız!” başlıklı bildiride imzası olduğu gerekçesiyle, 25 Şubat 2019’da İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi Mahkemesi tarafından cezası onaylanan Barış İçin Akademisyenleri’nden ve Derneğimiz üyesi ve sevgili arkadaşımız Prof. Dr. Füsun Üstel için, İstanbul Tabip Odası’nda 19 Nisan 2019 Cuma günü saat 12.30’da yoğun katılımlı bir etkinlik düzenlendi.

Yüzü aşkın kişinin katıldığı etkinlikte, Barış İçin Akademisyenler adına yapılan basın açıklaması arkasından, Prof. Dr. Füsun Üstel “Mahkûm Vatandaşın Peşinde” başlıklı dersini verdi. Üstel’e destek olmak için derneğimiz ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarından temsilciler, ihraç edilen akademisyenler, öğrenciler, HDP ve CHP İstanbul milletvekilleri de yapılan derse katıldı.

Dersinin başlığını “Makbul Vatandaş’ın Peşinde” kitabından esinlenerek koyduğunu belirten Üstel, son dersinde İkinci Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet dönemine, ders kitaplarında devlet-yurttaş ilişkisinin nasıl ifade edildiğini ele aldı. Cumhuriyetin ilanından bu yana kitaplar ve öğretmenler aracılığıyla sunulan yurttaşlık biçimlerini ve devletin istediği makbul vatandaşı nasıl inşa ettiğini anlattı.

Konuşmasına “Bu dayanışma benim için çok önemli. Dayanışmayla hepimiz daha çok büyüyeceğiz” diyerek başlayan Üstel, şunları söyledi, “Mahkum Vatandaşın Peşinde 2000’lerde yazdığım kitabıma bir gönderme. Bu nedenle bu başlığı buldum. Devletin istediği makbul vatandaşı nasıl istediği ve inşaa ettiğini anlatacağım. Meşrutiyet’ten, Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar bütün kitaplar ve öğretmenler aracılığıyla yurttaş olmaya çalışıyoruz. Bu kitaplar gerçekliğin bütününü anlatmaya kafi değil. Ama en azından devlet ne istiyor diye bir takım ipuçları veriyor. İkinci Meşrutiyet’e baktığımızda modern bir kamusal alan inşaa etme çabası bir aktör… Bu dönem dolayısıyla çok önemli. Kamusal yaşama değen her noktada yeni kanunlar ya da yönetmelikler çıkartılıyor. İkinci Meşrutiyet döneminde Osmanlıcı ideoloji çerçevesinde içselleştirilme dönemi ve en önemli şeylerden biri de ilk defa iştirak fikrinin ortaya çıkması.”

“Artık organik bir ulus anlayışı var. Vatandaşlık tutumu açısından baktığımızda artık bir sivil vatandaşlık mümkün değil. Devletle özne arasına mesafe koymayan, kendini devlet gibi gören bir militan vatandaşlık anlayışı doğuyordu. 80 sonrası bütün müfredat kitaplarının tehlike içinde tanımlandığını görüyoruz. Vatandaşların sürekli teyakkuzda olmaları anlatılıyor.”

Üstel, kendi konuşmasının ardından kürsüye KHK ile ihraç edilmiş anayasa profesörü ve CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nu davet etti. Kaboğlu, alıkonulma ve hapsedilmenin hak edilmediğini, bir suç işlenmediğini ve bunun anayasamızda yeri olmayan bir durum olduğunu ifade etti.

Barış İçin Akademisyenler adına yapılan basın açıklamasında ise davalar hakkındaki son durum ele alındı, “Bu Suça Ortak Olmayacağız metnine imza veren 2 bin 212 akademisyenden 691’i hakkında dava açıldı, yeni davalar da açılıyor. 18’i İstanbul olmak üzere, yaklaşık 40 ayrı ağır ceza mahkemesinde yargılanıyoruz. Bu zamana dek, 194 günlük Çağlayan mesaisinde bin 646 duruşmaya tanıklık ettik. Her hafta en az iki, çoğu zaman dört gün bulunduğumuz mahkeme salonlarında saymakla bitmeyecek türlü keyfi ve hukuksuz uygulamalarla karşılaşıyoruz. Barış talebimizi ve hukukdışı uygulamalara eleştirimizi içeren bir metin, ne yazık ki, bu ülkenin hukuk sisteminde ‘terör propagandası’ olarak tarif ediliyor. Tek bir iddianameyle 691 akademisyen yargılanıyor ve mahkemeler de birbirinden oldukça farklı cezalar veriyor.”