“Barış Sürecinde Bir Aktör olarak Öğretmenlerin Desteklenmesi” çalışmalarının bir parçası olarak 2013 yılı başında bir “Öğretmenler Ajandası” yayınlandı.

“Öğretmenler Ajandası”, takvim işlevinin yanı sıra ilköğretim dönemi öğretmenlerinin hem okuldaki gündelik deneyimlerinde hem de sınıflarında kullanabilecekleri yararlı bilgileri içeriyor.

Ajandanın arka sayfalarında, öğretmenlerin sınıflarında uygulayabilecekleri örnek dersler, öğrencileriyle yapabilecekleri insan hakları temalı etkinlikler, öğretmenlik becerilerini destekleyici internet kaynakları, öğretmenleri konu alan film önerileri, Kurmancî ve Zazaki mini sözlük, Birleşmiş Milletler’in Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı ve son olarak da bir öğrencinin öğretmenine tavsiyeleri yer alıyor.

Ajandada, her ayın başındaki kapak sayfasında, o ayın isminin Türkiye’de konuşulan belli başlı dillerdeki yazılışına ve yılın özel günleri hakkında daha fazla bilgi sağlayacak bazı kaynaklara da yer veriliyor. Ajanda, Türkiye’nin pek çok şehrinde çalışan öğretmen ve idarecilere dağıtıldı.

Ajandanın “Öğretmenime Tavsiyeler” bölümünden:

Kendine ve Bize İyi Davran Örtmenim!!!...

Bak örtmenim, senin bazen kendine haksızlık ettiğini, bazen de bize haksızlık ettiğini düşünüyoruz. “Ne yapıyorum ki ben?” diyeceksin şimdi… Ne mi yapıyorsun? Bazen yanlış yapıyorsun, diyelim… Ne zaman mı? Şu aşağıdaki kuruntularla davrandığın zaman:

“Öğrencileri kontrol etmeliyim”: Buna inandığında ve böyle davrandığında bazılarımız sana bağımlı olarak hayatta kalmaya çalışıyoruz, bazılarımız da sana isyan ederek… Çünkü sen bizim her hareketimizi kontrol altında tutmaya çalışıyorsun o zaman. Disipline kafayı takıyorsun, her yaptığımız şey için izin almamızı bekliyorsun, bizim fikrimizi merak bile etmeyip tabur komutanı gibi bize sürekli emirler verip kararları hep sen alıyorsun. Halbuki biz kendi aldığımız kararlara daha çok uyarız. Bak denemişler, araştırmışlar, görmüşler; benden söylemesi örtmenim…

“Ben üstünüm”: Ya, bunu hep yapıyorsun örtmenim. İşin kötüsü buna velilerimiz ve biz öğrencilerin de büyük bir kısmı ikna olmuş durumda. Sen üstün filan değilsin bizden örtmenim… Senden büyük Allah var. Şaka şaka… Ama sen sürekli olarak bizim bir şey bilmediğimizi, her şeyi senin bildiğini vurguladığında bizi yetersizlik ve değersizlik duygularına sokuyorsun örtmenim… Sonra da dediğin gibi bizden “adam” olmuyor işte…

“Hakkım var”: Örtmen olmakla üzerimizde gereğinden fazla hakkın olduğunu düşünüyorsun bazen… Bize ve haklarımıza saygı duyacağına, nerde hak hukuk varsa sen bizim üzerimizde kullanıyorsun bazen… Neye hakkın olduğunu düşünüyorsan bizim de onlara hakkımız olduğunu unutma örtmenim. Ama bazı şeylere ne senin ne de biz öğrencilerin hakkı var… Mesela beni arkadaşlarımın içinde rencide edecek şekilde eleştirmeye, lakap takmaya veya azarlamaya hakkın yok örtmenim…

“Mükemmel olmalıyım”: Sen örtmensin örtmenim, insanüstü bir varlık ya da Süpermen değilsin. Sen de hata yapabilirsin; kendine iyi davran. Bak o zaman bizim de hata yapma hakkımız olduğunu daha rahat kabul edeceksin. Bize ve kendine koyduğun gerçekçi ve insancıl olmayan standartlara erişme fantezisinden gel vazgeçelim örtmenim…

“Ben önemli değilim”: Bazen de kendinden tamamen vazgeçip kendini paspas ediyorsun örtmenim… Bizim için kendini paralayıp bizi çoğu kez gereksiz yere koruyup kollayarak kendini unuttuğun oluyor. İyi bir şey değil, çünkü biz de bir süre sonra buna ikna oluyoruz ve iyice sana yaslanıyoruz. Bunu fark ettik. Anne-babamızla öğretmenimiz arasında bir fark olsa iyi olur di mi örtmenim?

Favorimiz: Bir de sana bayıldığımız anlar var ki örtmenim, deme gitsin… Ama yanlış anlaşılmasın; bu anlar her zaman bizim dediğimizin olduğu anlar değil… Örneğin, farklı bakış açılarımızı dinliyorsun ya; sınıfta farklı düşünen, yaşayan ve davrananlarımızı yargılamak yerine anlamaya çalışıyorsun. Benimsemesen bile bize güvenilir bir sınıf atmosferi sunuyorsun; yargılanmayacağımızı biliyoruz. Sen böyle bir sınıf ortamı oluşturduğunda örtmenim, biz de farklılıkları sevmeyi öğreniyoruz. Yargılamadan dinlemeyi, empati kurmayı, bir arada bulunmaktan rahatsız olmamayı öğreniyoruz. İşte buna bayılıyoruz…