Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin yürüttüğü 'Sosyo-Ekonomik Politikalar Bağlamında Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB)' çalışması kapsamında Sakarya’da yapılan “Diyanet’i Tartışıyoruz” toplantısında “Kapatılmasının teklif dahi edilemediği Diyanet’i tartışmak önemli” denildi.

28 Aralık 2013'te Sakarya'da gerçekleştirilen “Diyanet’i tartışıyoruz” toplantısına sendikalar, sivil toplum örgütleri, farklı dini ve siyasi gruplardan temsilciler katıldı. Katılımcılar devletin din işlerine yönelik politikaları ile yurttaşların inançlarına, ibadetlerine yönelik uygulamaları ve Diyanet’in görevleri üzerine görüşlerini paylaştı.

Toplantının açılışını yapan Prof. İştar Gözaydın Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren çıkarılan yasa ve anayasalara atıf yaparak devletin bir kamu hizmeti olarak din işlerini nasıl düzenlediğini anlattı. Dr. Hasan Vural da Diyanet İşleri Başkanlığının anayasal görevini ele aldı ve idari bir kurum olarak kamu hizmetini tarafsızlık ve inanç özgürlüğüne saygı ilkeleri çerçevesinde yürütmesi gerektiğini vurguladı.

Milli Coğrafya, Milli Tarih, Milli Din…

Toplantının tartışma bölümünde dile getirilen “Diyanet’in yalnızca Sünni Hanefi İslam inancına hizmet etmek üzere kurulduğu” görüşüne “Bunun gerçeği yansıtmadığı, devletin onları kullanışlı gördüğü için Sünnileri biçimlendirmeye çalıştığı” ifadesiyle itiraz edildi. İnançların devlet tarafından yönlendirilmemesi gerektiği, dinin çeşitli dönemlerde siyasi bir manivela görevi gördüğünün ifade edildiği tartışmada bir katılımcı, eğitim sisteminde bir dönem milli tarih, milli coğrafya dersleri olduğunu hatırlatarak Diyanet’in din anlayışını da “milli din” olarak nitelendirdi.

Dinin bireyler için aidiyet hislerini ifade etmesi bakımından önemli olduğu ve Diyanet tartışılırken aslında dinin tartışıldığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının tümüyle kaldırılması yerine mevcut sistemin aksaklıklarını masaya yatırma ve gidermenin yollarını aramak gerektiği savunulan görüşlerden biri oldu.

Diyanet İşleri Başkanı seçimle gelmeli

Toplantıda Diyanet’in özerk olması, başkanının seçimle göreve gelmesi ve yardımcılarının farklı dini grup temsilcilerinden oluşması gibi çeşitli öneriler de dile getirildi. Atanan bir kurumun her türlü düşünceye değil ancak kendisini atayan siyasi yapıya hizmet edeceği vurgulandı.

Yapılan konuşmalarda; Diyanet’in bir yandan mevcut faaliyetleriyle toplumsal hayatın her alanına müdahale etmeye çalışması, öte yandan çalışanlarının yetkin olmaması, “namaz memurları” anlayışıyla sınırlı bir hizmet vermesi ve din hizmetlerinin maaş karşılığında ulaştırılıyor olması eleştirildi.

Kadın katılımcılar diğer konuların yanı sıra devletin sosyal politikaları ve Diyanet’in çeşitli açıklamalarıyla kadınların hayatlarına müdahalesini eleştirerek, Diyanet’in kadına bakışının her yeni hükümetle değiştiğine ve siyasal sistemin bakışıyla şekillendiğine dikkat çekti. Katılımcılar Aile İrşat ve Rehberlik bürolarının nasıl çalıştığı, kadınların Diyanet’teki karar mekanizmalarında ne kadar söz hakkı olduğu gibi konularda daha fazla bilgi verilmesi gerektiğini vurguladı.

Diyanet’in alternatifi ne olacak?

Toplantının katılımcıları arasında yer alan Diyanet çalışanları imamların yalnızca namaz kıldırmadığını, toplumun "her türlü ihtiyacına" cevap verdiğini savundu. Gün boyunca halkın hizmetinde olduklarını, doğumdan ölüme kadar hayatın her aşamasında kendilerine danışıldığı ve hizmet istendiğini söyleyen Diyanet çalışanları, Diyanet’in Kur’an eğitimi ve cami hizmetleri gibi yaygın olarak bilinenlerin yanında aile programları, kadınlara özel faaliyetler yürüttüğü ve hapishanelerde de hizmet verdiğini anlattı. Diyanet’in kaldırılmasını isteyenlerin bu tür hizmetlerin nasıl karşılanacağına dair alternatifler önermeleri gerektiği ve alternatif sistem detaylıca tartışılarak tesis edilirse, din hizmetlerinin yerine getirilmesinin önünde bir engel olmadığı ifade edildi.

“Diyanet ayrımcı, inançlar kendi içinde örgütlensin, özerklik de tehlikeli…”

Toplantıda dile getirilen tespit ve görüşlerden öne çıkanlar şöyle:

– Diyanet’in hizmet anlayışı ayrımcı nitelikte… Diyanet herkesten alınan vergiyle sadece belli bir kesime hizmet veriyor. Bu ülkede başka mezhepler, inanç grupları da var ama devlet sadece bir grubu dikkate alıyor, ibadetler ona göre düzenleniyor, özel günler, haftalar kutlanıyor.

– Herkesin kendi inançları içinde örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalı… Bu ülkede Aleviler var ve temsil hakkı istiyorlar, Diyanet buna bir an önce çözüm bulmalı. Camilerin elektrik, su giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Alevilerin cemevlerine de benzer kolaylıklar getirilmeli.

 – Özerk bir Diyanet teklifi de tehlikeli… Diyanet’in devlet içinde olması problemli ama dini bir alanın özerk de olsa tek bir kurum elinde olması devletin elinde olmasından daha iyi değil. İkisi de eşit derecede tehlikeli olabilir. Din siyasallaştı, dini cemaatlerin de siyasi hedefleri olabiliyor.

– Türkiye’de sağlıklı bir dini hayatın oluşması için tekke ve zaviyelerin serbest bırakılması gerekir, böylece farklı din anlayışlarının önü açılır.

 – Diyanet çok kompleks bir yapı, Diyanet’i konuşurken din algıları, devlet politikaları, birilerinin duygusal zarar görmüşlükleri aynı anda konuşuluyor. Diyanet’i konuşurken hassas olmalı, belli ki insanların beklentileri var ve bunlar karşılanmıyor…