Laiklik ve hayatımıza etkileri üzerine üretken ve kapsamlı bir diyalog ortamı oluşturmayı hedefleyerek başlatılan "Gündelik Hayatta Laiklik" toplantılarının ikincisi Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu'nda yapıldı.

23 Mayıs 2009 Cumartesi günü farklı üniversitelerden akademisyenler, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve gazetecilerin katıldığı toplantıda, üniversite odaklı olarak gündelik hayattaki laiklik pratikleri ele alındı.

Toplantının genel çerçevesini hayatın birçok alanında yaşanan laikliğin, gündelik hayattaki somut pratikler üzerinden tartışılması oluşturdu. Katılımcılara önceden dağıtılan kılavuz sorular eşliğinde laiklik, eğitim hayatının değişik seviyeleri ve mekanları çerçevesinde tartışmaya açıldı.

Zorunlu din dersleri: Kaldırılsın mı, yeniden mi düzenlensin?

Toplantının sabah oturumunda konu “Varolan laiklik pratikleri nelerdir” ve “Laik eğitim açısından neredeyiz” soruları etrafında tartışıldı. Bu kapsamda zorunlu din dersleri tartışılırken bazı katılımcılar özgürlükçü bir anlayışla zorunlu din dersinin bağdaşmadığını, bu nedenle zorunlu din dersinin kaldırılması gerektiğini savundu. Bazı katılımcılar ise, devlet ve müfredat tüm din ve inançlara eşit mesafede durduğu müddetçe zorunlu din derslerinin "sorun" olmaktan çıkacağını ileri sürdü. Bazı Avrupa ülkelerindeki gibi "muaflık" sistemine geçilebileceği, bu derslere isteyen öğrencinin gireceği istemeyenin girmeyebileceği bir sistemin sorunu çözeceği bir çözüm önerisi olarak dile getirildi.

Din dersinin zorunluluğunun yanı sıra içeriği de çeşitli yönleriyle tartışıldı. Katılımcılar din eğitimi ile ilgili sorunların, Türkiye’deki eğitim sorunlarının bir yansıması olduğu, araştırmacı, sorgulayıcı, eleştirel bireylerden ziyade tepeden inme ve dayatma bilgileri ezberleyen, sorgulamayan bireyler yetiştiği kanaatinde birleşti.

‘Üniversitede laiklik tartışması başörtüsü ile sınırlı kalmamalı’

Toplantının devamında üniversitede laiklik pratikleri üzerinde duruldu. “Üniversiteyi mekan olarak ele alırsak laiklik tartışmasında nerelere varabiliriz,” “Laik üniversite nasıl bir yerdir,” “Bilgi ve meslek edinme işlevi açısından Türkiye’de laik üniversite kimlere ne sunmaktadır” soruları, tartışmanın başlıca konularını oluşturdu. Katılımcılar başörtüsü meselesini, üniversitede din ve ibadet özgürlüğü karşısındaki engelleri ve pratikleri, gençliğin takındığı tutumu tartıştı. Başörtüsü üzerinden kadınların ayrımcılığa uğradığı belirtildi. Başörtüsünün "yüklü" bir sembol olduğu savına cevap olarak başka kimliklerin ve başı açık olmanın da yüklendiği anlamlar olduğunu dile getiren katılımcılar da oldu. Aynı zamanda üniversitede laiklik tartışmalarının başörtüsüyle sınırlı kalmasının üzücü olduğu, egemen laiklik anlayışını savunan kesimlerin azınlık hakları gibi laikliği ilgilendiren diğer meselelerde sessiz kaldığı belirtildi. Katılımcılar azınlıkların da laiklik tartışmalarında yerlerini alması gerektiği konusunda hemfikir oldular.

‘En önemli lakiklil prtaiği bir arada yaşamak’

Katılımcılar öğleden sonraki oturumda, üniversiteyi de mekan olarak içine alacak şekilde gündelik pratikte eşitlik, özgürlük ve laiklik tartışılırken, egemen laiklik kavramını ve kendi tanımlarını da zaman zaman sorgulamak durumunda kaldılar. Demokratik bir toplumda din ve vicdan özgürlüğü, ibadet ve ibadet etmeme hakları nasıl ve kimler tarafından korunmalıdır konusu bu bölümdeki tartışmaların ana eksenlerini oluşturdu. Katılımcıların çoğunlukla ortaklaştığı nokta, hak ve özgürlüklerin korunması için ortak pratikler geliştirilmesi gerektiği oldu.

Toplantı boyunca katılımcılar laikliğin pratikler üzerinden tartışılmasını yararlı bulduklarını belirttiler, gündelik deneyim ve gözlemlerinden örneklerle yaşanan sorunları ve atılabilecek adımları konuştular. Katılımcıların büyük çoğunluğu laikliğin egemen tanımının yarattığı karmaşaları, devlet ve gündelik hayat pratiklerinde sergilediği çelişkileri göz önüne sererken laikliği tanımlar üzerinden değil de somut örnekler üzerinde tartışarak demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi yeni tanımların önünün açıldığını gözlemlediklerini vurguladılar.

Katılımcılar din dersleri, öğrenci-öğretmen ilişkileri, üniversitelerde eşitlik ve farklılık ve hatta toplantının kendi dinamikleri gibi örnekler üzerinden tartışırken zaman zaman kendi laiklik algılarını ve tanımlarını da sorgulamak, geliştirmek ve tekrar düşünmek zorunda kalarak pratikler ve tanımların içiçe geçtiğini sergilemiş oldular.

Gelecek tahayyüllerini de konuşan katılımcılar demokratik, özgür ve eşitlikçi bir toplumda farklılıklarla birlikte yaşayabilmenin en önemli laiklik pratiği olduğunu ve bunun, ancak farklı fikirlerin bir arada olabildiği platformlar yaratarak mümkün olabileceğini belirttiler.

“Gündelik Hayatta Laiklik” başlıklı çalışmanın üçüncü toplantısı Ekim ayı başında, bu kez orta öğretim ve liseler de dahil olmak üzere yine eğitim konusunda düzenlenecek. 2010 yılında tamamlanacak çalışmanın sonunda hazırlanacak bir yayın ile toplantı raporlarının ve konu ile ilgili makalelerin derlenmesi planlanıyor.

-Proje, Avrupa Komisyonu (Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı - EIDHR) tarafından desteklenmektedir.